Bir Milli Güvenlik Probleminin Anatomisi: " Türk Silahlı Kuvvetleri'ne İtibar Suikasti "

Şehitlik Kavramı: Bir Türk Çocuğunun Gözünden Anlamı ve Günümüzdeki Dönüşümü

Efkan Nakbay

7/17/202511 min read

Şehitlik Kavramı: Bir Türk Çocuğunun Gözünden Anlamı ve Günümüzdeki Dönüşümü

Şehitlik, Türk milletinin tarihsel ve kültürel hafızasında kutsal bir mertebe olarak yer almaktadır. Özellikle çocuk yaşlarda, bir Türk evladının zihninde şehitlik kavramı; kahramanlık, ölümsüzlük, sadakat ve vefa gibi değerlerle özdeşleşir. Yedi yaşında bir çocuk için şehitlik; şehit cenazelerinde hissedilen derin saygı, milletçe gösterilen birlik ve beraberlik, askerlerin ve komutanların ettiği intikam yeminleri ile anlam bulur. Bu çocuk için şehit olmak, yalnızca ölüm değil; unutulmamak, sahip çıkılmak ve yüce bir amaç uğruna yaşamak anlamına gelir.

Çocuk, yaşadığı çevrede şehit isimlerinin sokaklara, okullara, devlet kurumlarına verildiğini görür. Devlet dairelerinde şehit yakınlarına tanınan ayrıcalıklarla karşılaşır. Vali, emniyet müdürü gibi üst düzey görevlerde şehit çocuklarının yer aldığını fark eder. Bu gözlemler, devletin bir hafızası olduğuna, şehitlerin unutulmadığına, geride kalanlarına sahip çıkıldığına ve bu büyük aidiyet duygusuna inanç oluşturur. Neticede bu çocuk, büyüdüğünde kahraman olmak, iz bırakmak ve gerektiğinde vatanı uğruna can vermek ister. Çünkü içinde büyüdüğü kültür ona şunu öğretmiştir: “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.”

Ancak bugün, Türk milletine yapılan en büyük kötülüklerden biri de bu yüce duygunun sarsılmasıdır. Artık Türk çocukları şehit olmak istememektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin doğuştan gelen savunma refleksi yara almıştır.

Türk askerlerinin başına yabancı topraklarda çuval geçirildiği, kumpas davalarıyla (Ergenekon, Balyoz) cezaevlerinde hasta halleriyle hayatlarını kaybettikleri bir dönem yaşandı. IŞİD tarafından canlı canlı yakılan askerler, 15 Temmuz’da başları kesilen subaylar, harp okulu öğrencilerinin okuldan atılması ve yargılanması gibi olaylar, toplumsal bellekte derin yaralar açmıştır. Türk askeri defalarca kameralar önünde aşağılanmış, üniforması yerlerde sürüklenmiştir. Tüm bunlara rağmen, şehitlerin katilleri kamuoyunda davullar ve zurnalarla karşılanmış, meclislerde ağırlanmış, terörist başlarına "sayın" ve hatta "kurucu önder" sıfatları dahi yakıştırılmıştır. Öte yandan, şehit aileleri mahkemelerde yargılanmış, zaman zaman adeta vatan hainliğiyle itham edilmiştir.

Bugün bir Türk çocuğu, şehit olan askerlerin canlı canlı yakıldığını, yargılandığını, hasta halleriyle yalnız bırakıldığını ve ailelerinin zulüm gördüğünü gözlemlemektedir. Öte yanda, bu askerlerin katilleriyle yapılan uzlaşmalar, onları onurlandıran söylemler dikkat çekmektedir.

Dolayısıyla, bu tablo karşısında şu soruyu sormak kaçınılmaz hale gelmiştir:

Bugün yedi yaşında olan bir Türk çocuğu, bizim gibi şehit olmak ister mi?

Bir gün vatan savunması için can vermek gerektiğinde, kim bu uğurda canını feda edecek?

Son 20 yılda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin imajını zedeleyen bazı hadiseler ;

1. Çuval Olayı (4 Temmuz 2003 – Süleymaniye)

•⁠ ⁠ABD askerleri, Kuzey Irak’ta görev yapan 11 Türk subayın başına çuval geçirdi.

•⁠ ⁠TSK ve kamuoyunda derin bir travma yarattı.

•⁠ ⁠Hükümetin pasif kalması yoğun eleştiri aldı.

2. Ergenekon Davaları (2007–2019)

•⁠ ⁠“Derin devlet yapılanması” iddiasıyla TSK içinde geniş çaplı tutuklamalar.

•⁠ ⁠Sonradan FETÖ kumpası olduğu anlaşıldı.

•⁠ ⁠Onlarca general ve subay hapis yattı, itibarları zedelendi.

3. Kozmik Oda Olayı (Aralık 2009 – Seferberlik Bölge Başkanlığı, Ankara)

•⁠ ⁠Olay: AKP'li bir siyasetçiye yönelik suikast iddiası üzerine TSK’nın en gizli birimlerinden biri olan “Kozmik Oda”ya sivil hâkim ve polisler sokuldu.

•⁠ ⁠Yöneten: FETÖ mensubu polis ve savcılar (örneğin: Mustafa Bilgili).

•⁠ ⁠Sonuçları:

•⁠ ⁠Devletin en kritik askerî sırlarının sivil yargı eliyle ele geçirilmesi.

•⁠ ⁠TSK’nın güvenlik refleksi ve gizlilik anlayışı büyük darbe aldı.

•⁠ ⁠Devletin stratejik savunma planlarının ifşa edildiği iddiaları ortaya atıldı.

•⁠ ⁠FETÖ’nün devletteki gücü ve TSK üzerindeki operasyon kabiliyeti gözler önüne serildi.

4. Habur Olayı (19 Ekim 2009)

•⁠ ⁠PKK’lı teröristlerin “kahraman” gibi karşılandığı törenler.

•⁠ ⁠TSK'nın mücadele ettiği yapının meşrulaştırıldığı algısı oluştu

5. Balyoz Davası (2010–2015)

•⁠ ⁠2003’te planlandığı iddia edilen “darbe planı” gerekçesiyle 300’den fazla subaya dava açıldı.

•⁠ ⁠Dijital sahte delillerle davalar yürütüldü.

•⁠ ⁠Yüksek rütbeli birçok subay hapis yattı, TSK’nın komuta yapısı çöktü.

6. Bedelli Askerlik (2011 – Günümüz)

•⁠ ⁠Uygulama:

Türkiye’de daha önce istisnai dönemlerde çıkarılan bedelli askerlik, 2011’den itibaren sık sık gündeme gelmiş, 2018'de ise kalıcı hale getirilmiştir.

Bugün isteyen genç, belirli bir ücret karşılığında sadece 3 hafta temel eğitim alarak askerlik görevini “tamamlamış” sayılmaktadır.

•⁠ ⁠Amaç:

•⁠ ⁠Yığılmayı azaltmak,

•⁠ ⁠Profesyonel orduya geçişi kolaylaştırmak,

•⁠ ⁠Devlete gelir sağlamak.

•⁠ ⁠Ancak sonuçlar toplumda şu algıları doğurdu:

•⁠ ⁠Zengin parayla kurtuluyor, yoksul cepheye gidiyor.

•⁠ ⁠“Parası olan gitmez” anlayışı yaygınlaştı.

•⁠ ⁠Şehit olanlar genellikle bedelli hakkı olmayan gariban ailelerin çocukları oldu.

•⁠ ⁠“Vatan hizmeti” artık bir kutsal görev değil, ekonomik bir seçenek haline geldi.

•⁠ ⁠Gençler arasında askerlik giderek kaçınılan, "gereksiz" bir yükümlülük olarak algılanmaya başladı.

•⁠ ⁠Toplumsal Etkisi:

•⁠ ⁠Bedelli askerlik, sadece bir askerlik düzenlemesi değil; aynı zamanda milletin ortak kader duygusunu kıran bir unsura dönüştü.

•⁠ ⁠“Askerlik herkes içindir” anlayışı yerini sınıfsal ayrışmaya bıraktı.

•⁠ ⁠Bu durum, şehitliğe duyulan duygusal bağlılığı da aşındırdı.

7. Çözüm Süreci (2013–2015)

•⁠ ⁠TSK’ya operasyon izni verilmemesi, teröristlerin şehir yapılanması kurmasına zemin hazırladı.

•⁠ ⁠Süreç başarısız oldu, terör olayları yeniden alevlendi.

•⁠ ⁠Askeri istihbarat ve operasyon gücü etkisizleştirildi.

8. 15 Temmuz Darbe Girişimi (2016)

•⁠ ⁠FETÖ mensubu subaylar tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi.

•⁠ ⁠251 vatandaş şehit oldu, 2000’den fazla kişi yaralandı.

•⁠ ⁠TSK içindeki on binlerce personel ihraç edildi.

•⁠ ⁠Askerî okullar kapatıldı, sistem sivilleştirildi.

9. YAŞ (Yüksek Askerî Şura) Reformları & MSB’ye Bağlılık (2016 sonrası)

•⁠ ⁠Genelkurmay Başkanlığı, MSB’ye bağlandı.

•⁠ ⁠Subay terfileri ve atamaları sivil ağırlıklı kararlarla şekillenmeye başladı.

•⁠ ⁠TSK’nın bağımsız yapısı törpülendiği iddiaları güçlendi.

10. IŞİD Tarafından Türk Askerlerinin Yakılması (Aralık 2016)

•⁠ ⁠Olay: IŞİD, Aralık 2016’da Suriye’de (El Bab civarında) kaçırdığı iki Türk askerini yakarak infaz etti.

•⁠ ⁠Video: IŞİD bu infazı propaganda amacıyla video hâline getirerek yayınladı.

•⁠ ⁠Askerler: Astsubay Kıvanç Kaşıkçı ve er Fethi Şahin olduğu iddia edildi.

•⁠ ⁠Tepki:

•⁠ ⁠Türk devleti uzun süre sessiz kaldı, olay resmî olarak doğrulanmadı.

•⁠ ⁠Kamuoyunda büyük infial yarattı.

•⁠ ⁠TSK’dan ya da hükümetten net açıklamalar yapılmaması, halkta öfke ve hayal kırıklığına neden oldu.

•⁠ ⁠Sonuçlar:

•⁠ ⁠Askerî caydırıcılığın sorgulandığı bir ortam oluştu.

•⁠ ⁠IŞİD’in Türkiye’ye karşı psikolojik savaş yürüttüğü açıkça görüldü.

•⁠ ⁠Devletin şehitlerin akıbetine dair net bilgi vermemesi, "devlet şehidine sahip çıkmıyor" algısına neden oldu.

11.⁠ ⁠TSK’dan Toplu İhraçlar & Liyakat Sorunu (2016–2024)

•⁠ ⁠Olay: 15 Temmuz sonrası 20 bine yakın subay ve astsubay ihraç edildi.

•⁠ ⁠Etkisi:

•⁠ ⁠Yerine gelen personelin eğitim ve deneyim seviyesi tartışma konusu oldu.

•⁠ ⁠Askerî liyakat sisteminin bozulduğu algısı yaygınlaştı.

•⁠ ⁠Terfi sisteminde sadakat ve sessizlik, liyakatin önüne geçtiği izlenimi doğdu.

12.⁠ ⁠Liyakatsizlik ve Bürokratik Baskılar (2016 sonrası)

•⁠ ⁠Durum: Askerî bürokraside ehliyetli kadroların tasfiye edilip yerine sadık ancak yetersiz kişilerin getirildiği iddiaları.

•⁠ ⁠Etkisi:

•⁠ ⁠Genç subaylar arasında moral kaybı ve kurumsal aidiyet duygusunun zayıflaması.

•⁠ ⁠“Ses çıkaran dışlanır” anlayışı kurumsal korku kültürüne dönüştü.

13.⁠ ⁠Kışlaların Ranta Açılması & Askeri Alanların Sivil Kullanıma Açılması

•⁠ ⁠Durum: Pek çok tarihi kışla ve askeri alan (örneğin İstanbul Levent’teki Harbiye Kışlası) sivil projelere açıldı.

•⁠ ⁠Etkisi:

•⁠ ⁠Orduya ait sembolik ve stratejik alanların “önemsizleştirildiği” algısı doğdu.

•⁠ ⁠Toplumda “ordu geri plana atılıyor” hissi güçlendi.

14. Astsubay ve Uzman Erbaş İntiharları & Kurumsal Baskılar (2017–2024)

•⁠ ⁠Artan personel intiharları ve düşük moral, disiplin sorunlarına işaret etti.

•⁠ ⁠Liyakat ve mobbing tartışmaları yoğunlaştı.

15.⁠ ⁠Emekli Askerlerin Orduevlerine Alınmaması Uygulaması (2020’li Yıllar)

•⁠ ⁠Olay:

•⁠ ⁠2020'li yıllarda artan şekilde, özellikle 15 Temmuz sonrası farklı görüşleriyle bilinen emekli generallerin ve subayların bazı orduevlerine girişleri engellenmeye başlandı.

•⁠ ⁠Özellikle sosyal medyada görüş bildiren, açıklamalarda bulunan veya hükümet politikalarını eleştiren bazı emekli askerlerin, ordu tesislerinden, lojmanlardan, hatta cenaze törenlerinden dışlandıkları görüldü.

•⁠ ⁠MSB tarafından belirli dönemlerde “TSK’yı yıpratıcı açıklamalar yapan emekli personelin ordu tesislerine girişinin uygun görülmediği” yönünde kararlar alındı.

•⁠ ⁠Etkileri:

•⁠ ⁠ Kurumsal Hafıza ile Bağın Kopması: Orduevleri, emekli askerler için sadece sosyal alanlar değil; bir kurumla yaşam boyu süren aidiyetin sembolüdür. Bu bağın koparılması, TSK'nın kendi geçmişine sırt döndüğü algısını yarattı.

•⁠ ⁠ Saygı Kültürünün Aşınması: Ömrünü orduya adamış, savaşlara katılmış, yıllarını sınırda, karakolda geçirmiş emekli personelin dışlanması, “askerlik bir ömür boyu onur değil, görev süresiyle sınırlı bir angarya mıydı?” sorusunu doğurdu.

•⁠ ⁠Genç Personel Üzerinde Etkisi: Görevdeki subaylar ve astsubaylar arasında şu algı yayıldı: “Bugün görevdeyim, ama yarın ben de aynı şekilde dışlanabilirim.” Bu da kurumsal aidiyet duygusunu zayıflattı.

•⁠ ⁠ Kamusal Algı: Toplum nezdinde, “devlet artık kendi kahramanlarını dışlıyor” görüşü pekişti. Özellikle 1990’larda ve 2000’lerin başında terörle mücadelede ön safta yer almış isimlerin bile orduevlerine alınmaması, vicdanlarda derin rahatsızlık yarattı.

•⁠ Emeklilik Sonrası Sessizlik Baskısı: Emekli askerlerin görüş belirtmesinin cezalandırılması, “kurum dışına çıktıktan sonra bile susulmalı” anlayışını yerleştirdi. Bu da TSK'daki ifade özgürlüğü sınırlarını tartışmalı hâle getirdi.

•⁠ ⁠Sembolik Anlam:

Orduyla geçirdiği onca yıldan sonra, bir emekli subayın eski silah arkadaşlarıyla aynı çay ocağına girememesi; yalnızca bir kapının kapanması değil, bir ömrün inkârıdır.

16.⁠ ⁠Gara Olayı (10–14 Şubat 2021)

•⁠ ⁠Olay:

TSK, Irak’ın kuzeyinde bulunan Gara bölgesinde PKK’ya ait kamplara karşı Pençe Kartal-2 isimli bir hava destekli kara operasyonu başlattı.

Hedeflerden biri de PKK’nın elinde rehin tuttuğu 13 Türk vatandaşını (çoğu asker ve polis) kurtarmaktı.

•⁠ ⁠Gelişme:

Operasyon başarısız oldu; PKK’lı teröristler rehineleri başlarından vurarak infaz etti.

TSK, harekâtın ardından bölgedeki çok sayıda PKK’lıyı etkisiz hale getirse de, rehinelerin kurtarılamaması kamuoyunda ve siyasette büyük tartışma yarattı.

•⁠ ⁠Sonuçlar:

•⁠ ⁠“Operasyon neden daha önce yapılmadı?” ve “Askeri istihbarat yetersiz miydi?” soruları gündeme geldi.

•⁠ ⁠Rehinelerin neden sağ kurtarılamadığı tartışıldı.

•⁠ ⁠TSK’nın rehine kurtarma kabiliyeti sorgulandı.

•⁠ ⁠PKK’ya psikolojik avantaj sağlandığı görüşleri öne çıktı.

•⁠ ⁠Kamuoyunda “başarısızlık örtbas edilmeye çalışılıyor” algısı oluştu.

•⁠ ⁠Şehit aileleri ve kamuoyunda güvenlik zaafiyeti endişesi arttı.

17.⁠ ⁠Kara Harp Okulu Birincisi Ve Beraberindeki Teğmenlerin İhraç Edilmesi (2024–2025)

•⁠ ⁠30 Ağustos 2024'te Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde dönem birincisi Teğmen Ebru Eroğlu, törende kılıçlı yemin sırasında “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları eşliğinde sahnede konuşma yaptı.

•⁠ ⁠Törenin ardından, aralarında Eroğlu’nun da bulunduğu beş teğmen ve üç disiplin amiri hakkında soruşturma başlatıldı.

•⁠ ⁠Ocak 2025'te Ebru Eroğlu ve arkadaşları, “disiplin zafiyeti” ve “emre itaatsizlik” gerekçesiyle ordudan ihraç edildi.

•⁠ ⁠Etkileri:

•⁠ ⁠ Sembolün Çöküşü: Birliğin, disiplinin ve liyakatin temsili olan Kara Harp Okulu birincisinin ihracı, TSK’da liyakatin değil, “itaatkârlığın” ödüllendirildiği algısını doğurdu.

•⁠ ⁠ Aidiyet Zedelenmesi: Genç subaylar arasında, "Yıllarca birincilikle okusan da, yanlış bir cümleyle yok sayılırsın" duygusu yaygınlaştı. Bu durum, kurum içi sadakat ve motivasyonu sarstı.

•⁠ ⁠ Toplumsal Travma: Eroğlu’nun törende ailesiyle birlikte yaşadığı gurur, aylar sonra ani bir ihraçla derin bir hayal kırıklığına dönüştü. Bu durum kamuoyunda geniş yankı uyandırdı, "Evladımızı Harp Okulu’na emanet ederken ikinci kez düşünmeliyiz" söylemini körükledi.

•⁠ Askerî Geleneklere Müdahale Algısı: “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganının disiplin suçu sayılması, ordunun Cumhuriyet idealleriyle mesafesinin açıldığı şeklinde yorumlandı. Bu, özellikle Atatürkçü gençler nezdinde TSK’ya olan duygusal bağlılığı zedeledi.

•⁠ ⁠Sembolik Anlam:

Birincilikle bitirdiği Harp Okulu’nda, Türk ordusunun temel değerlerini sahiplenerek yemin eden bir teğmenin cezalandırılması, yalnızca bir askerî karar değil, aynı zamanda bir idealin tasfiyesi olarak algılandı

18.⁠ ⁠2025 Barış Süreci (Varsayımsal veya Başlangıç Aşamasında Olası Yeni Gelişme)

•⁠ ⁠Henüz netleşmemekle birlikte yeni bir “yumuşama/çözüm süreci” izlenimi varsa:

•⁠ ⁠TSK’nın terörle mücadele konusundaki kararlılığının yeniden kırılacağı endişesi var.

•⁠ ⁠Kamuoyunda, “ordunun yine pasifleştirileceği” tartışmaları başladı.

Son 20 yılda TSK, şu başlıca konularda ciddi kurumsal sarsıntılar yaşamıştır:

Tüm bu yaşananlar, bir milletin güvenliğini emanet ettiği en kutsal kurumlardan biri olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin zedelenmesine yol açtı. Yalnızca subaylar, astsubaylar ya da erbaşlar değil; Türk Milleti'nin TSK’ya olan duygusal bağı da yara aldı.

Çünkü bu millet, şehidine ağlarken onun intikamının alınacağını bilir, mezar taşına baktığında unutulmadığını hisseder, çocuğunu askere gönderdiğinde gurur duyar, askerlik kavramını bir vatan borcu değil, bir şeref sayardı.

Ama ne oldu?

•⁠ ⁠Artık çocuklar şehit olmak istemiyor.

•⁠ ⁠Aileler, "askere gitmesin, başına bir şey gelmesin" demeye başladı.

•⁠ ⁠Gençlerin çoğu, bedelli askerlik ile bu görevi yalnızca "yasal yükümlülük" olarak yerine getiriyor.

•⁠ ⁠Şehit haberleri geldiğinde ekranlar kararıyor, ama vicdanlar artık aynı ölçüde sarsılmıyor.

•⁠ ⁠Şehitlik artık kahramanlık ve ölümsüzlük değil, kader ve yalnızlık olarak algılanıyor.

Güven Kaybı Sadece Orduda Değil, Devlette de Yaşanıyor

Çünkü millet gördü ki:

•⁠ ⁠Şehit olanın değil, teröristin adı meclis kürsüsünde anılıyor.

•⁠ ⁠PKK ile mücadele ederken ölen asker unutuluyor, ama dağdan inen teröriste mikrofon tutuluyor.

•⁠ ⁠Ordunun en tecrübeli komutanları kumpasla hapse atılırken; görevini yapanlar suçlanıyor, susanlar terfi ediyor.

•⁠ ⁠Kendini feda eden kahramanlar unutuluyor, ihaneti görmezden gelenler ödüllendiriliyor.

Vatan Sevgisi Kurumlar Üzerinden Zedeleniyor

Askerliğin kutsallığı sadece "bayrak, ezan, vatan" söylemleriyle değil, devletin bu değerleri temsil eden insanlarına nasıl davrandığıyla da ölçülür.

•⁠ ⁠Harp okulları kapatıldığında bir çocuk kahramanlığın kapısını kaybeder.

•⁠ ⁠Asker yerlerde sürüklendiğinde bir çocuk onurun yere düşüşünü görür.

•⁠ ⁠Şehit ailesi mahkemede aşağılandığında bir çocuk devletin adaletini sorgular.

•⁠ ⁠Terörist devlet protokolünde ağırlandığında bir çocuk milletinin düştüğü hâli izler.

•⁠ ⁠Askerin kanı yerde kalırken, katilleri barış masasına çağrıldığında bir çocuk “Bu Devlet için ölmeye değer mi?” sorusunu sormaya başlar.

Türk Milleti’nin büyük kısmı hâlâ kalbiyle askerine bağlıdır. Ancak özellikle genç kuşak, artık devletin askerine sahip çıkmadığına, şehitlerin adının bile gerektiği gibi anılmadığına, onların , ailelerinin sistem içinde yalnız bırakıldığına tanıklık ediyor.

Bu da:

🔻 Askerlikten soğuma,

🔻 Şehitlik kavramına yabancılaşma,

🔻 Devlet refleksine duyulan güvenin aşınması gibi ciddi sonuçlar doğuruyor.

📢 Peki Ne Yapılmalı?

Eğer bir milletin evlatları vatan için can vermeye hazır olmaktan çıkarsa, o milletin sınırları çizilmiş bir toprak parçasına dönüşmesi kaçınılmazdır.

Şehitlik yeniden onurla anılmalı. Türk askeri yeniden yüceltilmeli. Devlet, askerine olan borcunu yalnızca cenaze törenlerinde değil; eğitimde, hukuki destekte, kamu sadakatinde göstermelidir. Kumpaslarla zedelenen hafıza temizlenmeli, kahramanlar itibarlarıyla birlikte geri alınmalıdır. Askerlik yeniden bir gurur vesilesi hâline getirilmelidir.

Askerlerin sürüklendiği, susturulduğu, yargılandığı bir ülkede hiçbir çocuk asker olmak istemez.

Vatanı korumak için önce vatanı koruyacak evlatlara güven verilmelidir.

Şehitlik ancak o zaman yeniden ölümsüzlükle özdeşleşir.

Predict the future by creating it

You didn’t come this far to stop

black blue and yellow textile
black blue and yellow textile